Nerede o eski komşuluklar değil mi? Hani birbirimizin sesini oturduğumuz yerden duyacak kadar yakın ama duyduklarımızı sır gibi saklayacak kadar uzak olduğumuz zamanlar. Akrabalarından önce yardımına koşan kapı komşunun olduğu dönemler. Hani çocuğun hastalanmıştı da sen yokken misafirleri o karşılayıp yemeğini yapmıştı. Hatta daha iki gün önce yemek kokusu sana gelmiştir diye çeyizinden çıkardığı tabakla naneli kuru fasulye getirmedi mi? Hatırlıyorsun dimi bunları. İlk mürüvvetin canın kızını, kilometrelerce öteye evlendirirken de yanındaydı, aslan oğlunu gurbet ellerde askere gönderirken de. 4 mevsim hep o vardı yanında. Salçanı yaparken peçka sobasını kullanıyorsun diye hiç yakınmadı sana ya da kesme yaparken kollarım ağrıdı demedi hamuru açarken. Turşunu kurarken yardım etti, yufkanı açarken yardım etti gıkı bile çıkmadı. Yaptığı reçellerden muhakkak birkaç kavanozu sendedir veyahut yoğurt için mayalığı ondan almışındır. Bir kere bile para istediğini duydun mu verdiklerinin ve yaptıklarının karşılığında.
Çocuğun olmadan önce eşinden aşeremediğin tüm şeyleri o verdi sana. Patiklerini ilk o getirdi kendi ördüğü. Hastaneye komşunun eşi götürdü belki de kendi eşin izin alamadığı için iş yerinden. Gelemediyse eğer o telaşla yanına hiç kimse hastane masraflarını karşıladı. Düşünebiliyor musun senet sepet bile imzalatmadan.
O kadar iyi anlaştınız ki ne oradan taşınmak istedin ne de ondan ayrılmak. O kadar iyiliğini gördün ki öldükten sonra bile ayrılmamayı temenni ederek isminle hitap etmek yerine ‘ahretlik’ dedin ona. Dünyada ayırmayan yaradan ahirette de ayırmasındı.
Aileden bir cenaze olduğunda ne kefeniyle ne tabutuyla ne mezarıyla uğraşırdın eski komşuluklarda. Her şey sen daha az üzül diye onlar tarafından yapılır mezarına bile yanında inerdi son yolculuğa uğurlarken en yakınını. Düşünsenize gözyaşlarınızı bile paylaşan komşularımız vardı.
Komşu hatırı diye bir şey vardı eskiden. Dargınları küskünleri onlar barıştırırdı. Komşu hakkı vardı yaptığımız her şeyi onlarla paylaşmak zorunda hissettiğimiz, güvenliğimiz için komşu kapısı, aileden biri gibi gördüğümüz için kapı komşusu vardı. Külüne muhtaç olduğumuz komşumuz her isteğimizi elinden geldiğince karşılıksız gidermeye çalışırdı.
Aslında hala o insanlar biziz. Yakınmalar da doğal olarak kendi kendimize aslında. O eski yer evinden çıkınca belki bir çoğumuz küçümser olduk diğerimizi. Birimizin maaşı artınca fakirlik maaşıyla geçinen yan komşudan, diğerimiz yeni bir araba alınca yaya kalan ön komşudan saklanır olduk. Sabahları sırf bir günaydın dememek için perdenin arkasında önce onun geçmesini bekledik. Yanlış yaptık, yanıldık. Ama çokta korkulacak bir durum yok. Önümüzde çok önemli bir fırsat var. Bu ramazan bayramında belki bir daha göremem duygusuyla herkes hem eski hem de yeni komşularını ziyaret ederek büyüklerin ellerinden küçüklerin gözlerinden öpsün. Hakkı geçenler helallik alsın üzerinde hakkı olanlar haklarını helal etsin. Özür borcu olanlar gerekirse el etek öpmekten gocunmasın. Şunu unutmayalım ki bir dahaki bu düşünceye kapıldığımızda o güzel insanları bulamayabiliriz.
Çocuğun olmadan önce eşinden aşeremediğin tüm şeyleri o verdi sana. Patiklerini ilk o getirdi kendi ördüğü. Hastaneye komşunun eşi götürdü belki de kendi eşin izin alamadığı için iş yerinden. Gelemediyse eğer o telaşla yanına hiç kimse hastane masraflarını karşıladı. Düşünebiliyor musun senet sepet bile imzalatmadan.
O kadar iyi anlaştınız ki ne oradan taşınmak istedin ne de ondan ayrılmak. O kadar iyiliğini gördün ki öldükten sonra bile ayrılmamayı temenni ederek isminle hitap etmek yerine ‘ahretlik’ dedin ona. Dünyada ayırmayan yaradan ahirette de ayırmasındı.
Aileden bir cenaze olduğunda ne kefeniyle ne tabutuyla ne mezarıyla uğraşırdın eski komşuluklarda. Her şey sen daha az üzül diye onlar tarafından yapılır mezarına bile yanında inerdi son yolculuğa uğurlarken en yakınını. Düşünsenize gözyaşlarınızı bile paylaşan komşularımız vardı.
Komşu hatırı diye bir şey vardı eskiden. Dargınları küskünleri onlar barıştırırdı. Komşu hakkı vardı yaptığımız her şeyi onlarla paylaşmak zorunda hissettiğimiz, güvenliğimiz için komşu kapısı, aileden biri gibi gördüğümüz için kapı komşusu vardı. Külüne muhtaç olduğumuz komşumuz her isteğimizi elinden geldiğince karşılıksız gidermeye çalışırdı.
Aslında hala o insanlar biziz. Yakınmalar da doğal olarak kendi kendimize aslında. O eski yer evinden çıkınca belki bir çoğumuz küçümser olduk diğerimizi. Birimizin maaşı artınca fakirlik maaşıyla geçinen yan komşudan, diğerimiz yeni bir araba alınca yaya kalan ön komşudan saklanır olduk. Sabahları sırf bir günaydın dememek için perdenin arkasında önce onun geçmesini bekledik. Yanlış yaptık, yanıldık. Ama çokta korkulacak bir durum yok. Önümüzde çok önemli bir fırsat var. Bu ramazan bayramında belki bir daha göremem duygusuyla herkes hem eski hem de yeni komşularını ziyaret ederek büyüklerin ellerinden küçüklerin gözlerinden öpsün. Hakkı geçenler helallik alsın üzerinde hakkı olanlar haklarını helal etsin. Özür borcu olanlar gerekirse el etek öpmekten gocunmasın. Şunu unutmayalım ki bir dahaki bu düşünceye kapıldığımızda o güzel insanları bulamayabiliriz.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder