Belki birçoğumuz izlemiştir 2008 yılı yapımı Bakış açısı filmini. Filmin konusu; Amerika başkanına yapılan bir suikast 6 farklı kişinin gözünden tekrar tekrar başa sarılarak sarmal bir örgü şeklinde anlatılarak ince detaylar ve ip uçları verilerek devam eder. Peki ben size Atatürk’ün Saray’a gelişini başka birinin gözünden anlatsam nasıl olur. Ama gelin önce bunu bizim bildiğimiz şekliyle Selman Akı’nın Büyükyoncalı’nın Dününe yolculuk kitabından inceleyelim.
19 Ağustos 1937 tarihi, Saray ilçesi için çok büyük önem arz ediyordu. Çünkü manevralar 19 Ağustos’ta Saray sokaklarında gerçekleşecek ve Saray temsili düşman kuvvetlerinden geri alınacaktı. Üstelik temsili kurtuluş gününde, Saray ilçe merkezini Büyük Önder Atatürk’te onurlandıracaktı.19 Ağustos tarihinde, misafirler 58 otomobillik araç konvoyuyla Çayla tepe’ye geldiler. Atatürk, Fevzi Çakmak’ın yaptığı açıklamadan sonra misafirlerle tanıştı ve harekat hakkında açıklamalarda bulunduktan 5 dakika sonra, toplar ateşlenmeye başlandı…
Dönemin Kaymakamı ile Belediye Başkanı’nın önderliğinde, Saray halkının da katılıyla hazırlıklar tamamlanmıştı. Bugün Bülent Ecevit parkı olarak kullanılan alandaki ağaçların altına çıkartılan masalar, Saray halkının evlerinden getirdiği çatal, kaşık ve tabaklarla donatılmıştı. Atatürk, komutanları ve yabancı misafirleriyle birlikte buraya geldi. Küçük bir kız çocuğu olan Kadriye’nin(Giderdi) eliyle uzattığı çiçekleri aldıktan sonra, konuklarıyla birlikte suda pişmiş mısırın tadına baktı, ayranını içti. Saray halkı Atatürk’ü yakından görebilmenin coşkusunu yaşıyordu. Atatürk bir müddet dinlendikten sonra Çerkezköy’e geçti…
Buraya kadar olan kısmı hepimiz biliyoruz ve okuduk. Peki Belediyede planlanmış olan toplantıya girdiğinde içeride tesadüf eseri olarak bulunan ve bunu kendi ağzından dinleyerek kaleme alan Emekli İngilizce Okutmanı İbrahim Uzun’un 2015 tarihinde Yeni İnan gazetesindeki yazısından küçük kız Bahriye Adalı’nın hikayesini dinlemeye ne dersiniz.
Tarih 23 Ağustos 1928. Mustafa Kemal sabah saat 5.30 sularında Savanora yatıyla Tekirdağ’a gelir. 9.30’da yattan çıkarak arabasıyla, o tarihte önce İl Genel Meclisi olan, şimdiki Sayın Valimiz’in oturduğu odada Türk harflerini öğretir, oradan çıkarak Belediye’ye saat 13.30 da giriş yaparak, yeni harfleri oradakilere anlatır. Tekirdağ için gurur vesilesi olan bu unutulmaz, yeni Türk harflerinin öğretildiği, Harf İnkilabının başlatıldığı sırada henüz 1 yaşında, şirin mi şirin, sevimli mi sevimli bir kız çocuğu vardır. Adı Bahriye. Bahriye yaşı geçtikçe, baba diye hitap ettiği dedesinden, babasından Atatürk’ü dinlemiştir. İçinde öylesine Atatürk’ü görme arzusu oluşmuştur ki, O’na büyük bir tutkuyla bağlanmıştır. İçi içine sığmaz, Ata’sını göreceği günlerin hayalini kurar.
Bahriye 10 yaşına girmiştir ve o gün gelmiştir, artık o yıllarca hayalinde yaşattığı, yüreğini yanıp tutuşturan görme arzusu gerçekleşecektir. Ağabey dediği amcası 6 sene askerlik yapmış ve dedesi oğlunu iki yıl görmemiştir. Asker olan ağabey dediği amcası, İzmir’den Tekirdağ’ın Saray ilçesine gelmiştir, artık dedesi oğlunu, Bahriye de amcasını görebilecektir. Dedesi, paşa arkadaşlarından randevu alıp, gider görüşür ve oğlunu görmek için izin kâğıdı çıkarır. Dedesi o kadar çok sever ki Bahriye’yi, onu da alarak bir talika ( at arabası) arabasına binip Saray’a giderler. Önce “ Saray Belediyesi ” ne giderler, dedesi en emniyetli yer olarak burayı gördüğünden, küçük Bahriye’yi, eline şekerler ve leblebiler vererek Belediye’nin kapısı önüne bırakır. Dedesinin sözünden çıkmayan Bahriye’ye, dedesi, gelene kadar kapıdan ayrılmamasını söyler. Tertemiz giyimli, sevimli Bahriye, dedesi gidince kapıda durur, bekler. Bir Belediye görevlisi kendisine, hadi kızım, gel seni içeri alayım, burada bekleme deyince, âmâ dedem burada beklememi söyledi dese de, bir süre sonra içeri alınır.
Tarih 19 Ağustos 1937’dir.Trakya Manevraları yapılmaktadır. Mustafa Kemal Atatürk de Manevralar dolayısıyla o gün Saray’a gelmiştir ve programında Belediye’de toplantı vardır. Bahriye bundan habersizdir, dedesi de bunu bilmez. Belediye’de bir odaya alınan Bahriye, oturur oturmaz içeri Atatürk girer, yabancı askeri görevlilerle içeri girenleri gören Bahriye ayağa kalkar, durur, Atatürk oturur. Bahriye o güne kadar görmek için can attığı Ata’sını gördüğü için sonsuz mutlu olmuştur. Bugün 88 yaşında olan Bahriye Adalı, Atatürk’le göz göze geldiği anı anlatırken, hala o anı yaşıyor, bunu, anlatırken sesindeki coşkudan, heyecanından, gözlerinin parıldayışından hissedebiliyorsunuz. Öylesine yakışıklı, öylesine keskin bakışlı biriydi ki Atatürk, gözleri adeta bakanı eritirdi diyor, gözleri bir an dalarak. Yabancılarla mükemmel Fransızca konuşuyordu. O sırada çok sevdiği Atatürk’le aynı kare içinde resmi çekilir, Bahriye daha da sevinir. Bu resmi hala saklamaktadır anlattığına göre.
Atatürk, görüşmelerini tamamladıktan sonra heyetle çıkar, Bahriye de çıkıp, kapıda dedesinin bekle dediği yerde durur. Atatürk, halkı selamlamak üzere arabasıyla çok yavaş biçimde Belediye’nin önünden geçerken, Bahriye dedesinin verdiği şekerleri elinde tutmaktadır, tam Atatürk Belediye önüne geldiğinde, bir kaç tanesini çok sevdiği Ata’sına atar, şekerler Atatürk’ün şapkasından kucağına düşer, Atatürk şekerlerden birini alıp yer, çocukları çok seven Atatürk, Bahriye’ye gülümseyerek bakar ve onu hafifçe selamlar. Bahriye daha da etkilenir, hayatı boyunca bu anı unutmaz, o günü belleğinden silip atamaz, tüm canlılığıyla bu anı hatırlar, bu unutulmaz hatırayı anlatırken gözlerinde canlandığını her halinden anlayabiliyorsunuz, aynı heyecanı anlatırken yaşıyor, gözleri parlıyor, O’na duyduğu sevgisi, O’nu görmenin mutluluğu ile buğulanıyor gözleri, o günlere dalıp gidiyor…
Bahriye Adalı 88 yaşında olmasına rağmen, capcanlı hafızası, enerjik, boş zamanını gezmeye ayıran, gezilerde de gençlere taş çıkartan dirilikte, hareketli, çalışkan bir Cumhuriyet öğretmeni emeklisi. Sohbeti hoş, son derece kibar, zarif, kültür ve bilgi dolu, giyimine özen gösteren, karşısındakine her zaman saygı ve sevgi gösteren bir hanımefendi. İstanbul Kız Teknik Lisesi’ni bitirmiş, İstanbul Olgunlaşma Enstitüsü’nde öğretmenlik yaptıktan sonra 18 yıl da Kırklareli’nde öğretmenlik yapmış. Allah ona daha nice ömürler versin diyerek, Harf İnkılabını bizlere yaşatarak Tekirdağ’ı onurlandıran Mustafa Kemal Atatürk’ü şükran ve minnet duygularımızla bir kez daha anıyoruz, ruhu şad olsun.
(Selman Akı’ya Büyükyoncalı’nın Dününe yolculuk kitabında Atatürk’ün Saray gelişini anlattığı , İbrahim Uzun’a da 24.08.2015 tarihinde Yeni İnan Gazetesinde yazdığı Bahriye Adalı’nın Mustafa Kemal Atatürk’le hatıra yazısında gidişini anlattığı ve yayınlanmasına izin verdikleri için teşekkür ederim.)
19 Ağustos 1937 tarihi, Saray ilçesi için çok büyük önem arz ediyordu. Çünkü manevralar 19 Ağustos’ta Saray sokaklarında gerçekleşecek ve Saray temsili düşman kuvvetlerinden geri alınacaktı. Üstelik temsili kurtuluş gününde, Saray ilçe merkezini Büyük Önder Atatürk’te onurlandıracaktı.19 Ağustos tarihinde, misafirler 58 otomobillik araç konvoyuyla Çayla tepe’ye geldiler. Atatürk, Fevzi Çakmak’ın yaptığı açıklamadan sonra misafirlerle tanıştı ve harekat hakkında açıklamalarda bulunduktan 5 dakika sonra, toplar ateşlenmeye başlandı…
Dönemin Kaymakamı ile Belediye Başkanı’nın önderliğinde, Saray halkının da katılıyla hazırlıklar tamamlanmıştı. Bugün Bülent Ecevit parkı olarak kullanılan alandaki ağaçların altına çıkartılan masalar, Saray halkının evlerinden getirdiği çatal, kaşık ve tabaklarla donatılmıştı. Atatürk, komutanları ve yabancı misafirleriyle birlikte buraya geldi. Küçük bir kız çocuğu olan Kadriye’nin(Giderdi) eliyle uzattığı çiçekleri aldıktan sonra, konuklarıyla birlikte suda pişmiş mısırın tadına baktı, ayranını içti. Saray halkı Atatürk’ü yakından görebilmenin coşkusunu yaşıyordu. Atatürk bir müddet dinlendikten sonra Çerkezköy’e geçti…
Buraya kadar olan kısmı hepimiz biliyoruz ve okuduk. Peki Belediyede planlanmış olan toplantıya girdiğinde içeride tesadüf eseri olarak bulunan ve bunu kendi ağzından dinleyerek kaleme alan Emekli İngilizce Okutmanı İbrahim Uzun’un 2015 tarihinde Yeni İnan gazetesindeki yazısından küçük kız Bahriye Adalı’nın hikayesini dinlemeye ne dersiniz.
Tarih 23 Ağustos 1928. Mustafa Kemal sabah saat 5.30 sularında Savanora yatıyla Tekirdağ’a gelir. 9.30’da yattan çıkarak arabasıyla, o tarihte önce İl Genel Meclisi olan, şimdiki Sayın Valimiz’in oturduğu odada Türk harflerini öğretir, oradan çıkarak Belediye’ye saat 13.30 da giriş yaparak, yeni harfleri oradakilere anlatır. Tekirdağ için gurur vesilesi olan bu unutulmaz, yeni Türk harflerinin öğretildiği, Harf İnkilabının başlatıldığı sırada henüz 1 yaşında, şirin mi şirin, sevimli mi sevimli bir kız çocuğu vardır. Adı Bahriye. Bahriye yaşı geçtikçe, baba diye hitap ettiği dedesinden, babasından Atatürk’ü dinlemiştir. İçinde öylesine Atatürk’ü görme arzusu oluşmuştur ki, O’na büyük bir tutkuyla bağlanmıştır. İçi içine sığmaz, Ata’sını göreceği günlerin hayalini kurar.
Bahriye 10 yaşına girmiştir ve o gün gelmiştir, artık o yıllarca hayalinde yaşattığı, yüreğini yanıp tutuşturan görme arzusu gerçekleşecektir. Ağabey dediği amcası 6 sene askerlik yapmış ve dedesi oğlunu iki yıl görmemiştir. Asker olan ağabey dediği amcası, İzmir’den Tekirdağ’ın Saray ilçesine gelmiştir, artık dedesi oğlunu, Bahriye de amcasını görebilecektir. Dedesi, paşa arkadaşlarından randevu alıp, gider görüşür ve oğlunu görmek için izin kâğıdı çıkarır. Dedesi o kadar çok sever ki Bahriye’yi, onu da alarak bir talika ( at arabası) arabasına binip Saray’a giderler. Önce “ Saray Belediyesi ” ne giderler, dedesi en emniyetli yer olarak burayı gördüğünden, küçük Bahriye’yi, eline şekerler ve leblebiler vererek Belediye’nin kapısı önüne bırakır. Dedesinin sözünden çıkmayan Bahriye’ye, dedesi, gelene kadar kapıdan ayrılmamasını söyler. Tertemiz giyimli, sevimli Bahriye, dedesi gidince kapıda durur, bekler. Bir Belediye görevlisi kendisine, hadi kızım, gel seni içeri alayım, burada bekleme deyince, âmâ dedem burada beklememi söyledi dese de, bir süre sonra içeri alınır.
Tarih 19 Ağustos 1937’dir.Trakya Manevraları yapılmaktadır. Mustafa Kemal Atatürk de Manevralar dolayısıyla o gün Saray’a gelmiştir ve programında Belediye’de toplantı vardır. Bahriye bundan habersizdir, dedesi de bunu bilmez. Belediye’de bir odaya alınan Bahriye, oturur oturmaz içeri Atatürk girer, yabancı askeri görevlilerle içeri girenleri gören Bahriye ayağa kalkar, durur, Atatürk oturur. Bahriye o güne kadar görmek için can attığı Ata’sını gördüğü için sonsuz mutlu olmuştur. Bugün 88 yaşında olan Bahriye Adalı, Atatürk’le göz göze geldiği anı anlatırken, hala o anı yaşıyor, bunu, anlatırken sesindeki coşkudan, heyecanından, gözlerinin parıldayışından hissedebiliyorsunuz. Öylesine yakışıklı, öylesine keskin bakışlı biriydi ki Atatürk, gözleri adeta bakanı eritirdi diyor, gözleri bir an dalarak. Yabancılarla mükemmel Fransızca konuşuyordu. O sırada çok sevdiği Atatürk’le aynı kare içinde resmi çekilir, Bahriye daha da sevinir. Bu resmi hala saklamaktadır anlattığına göre.
Atatürk, görüşmelerini tamamladıktan sonra heyetle çıkar, Bahriye de çıkıp, kapıda dedesinin bekle dediği yerde durur. Atatürk, halkı selamlamak üzere arabasıyla çok yavaş biçimde Belediye’nin önünden geçerken, Bahriye dedesinin verdiği şekerleri elinde tutmaktadır, tam Atatürk Belediye önüne geldiğinde, bir kaç tanesini çok sevdiği Ata’sına atar, şekerler Atatürk’ün şapkasından kucağına düşer, Atatürk şekerlerden birini alıp yer, çocukları çok seven Atatürk, Bahriye’ye gülümseyerek bakar ve onu hafifçe selamlar. Bahriye daha da etkilenir, hayatı boyunca bu anı unutmaz, o günü belleğinden silip atamaz, tüm canlılığıyla bu anı hatırlar, bu unutulmaz hatırayı anlatırken gözlerinde canlandığını her halinden anlayabiliyorsunuz, aynı heyecanı anlatırken yaşıyor, gözleri parlıyor, O’na duyduğu sevgisi, O’nu görmenin mutluluğu ile buğulanıyor gözleri, o günlere dalıp gidiyor…
Bahriye Adalı 88 yaşında olmasına rağmen, capcanlı hafızası, enerjik, boş zamanını gezmeye ayıran, gezilerde de gençlere taş çıkartan dirilikte, hareketli, çalışkan bir Cumhuriyet öğretmeni emeklisi. Sohbeti hoş, son derece kibar, zarif, kültür ve bilgi dolu, giyimine özen gösteren, karşısındakine her zaman saygı ve sevgi gösteren bir hanımefendi. İstanbul Kız Teknik Lisesi’ni bitirmiş, İstanbul Olgunlaşma Enstitüsü’nde öğretmenlik yaptıktan sonra 18 yıl da Kırklareli’nde öğretmenlik yapmış. Allah ona daha nice ömürler versin diyerek, Harf İnkılabını bizlere yaşatarak Tekirdağ’ı onurlandıran Mustafa Kemal Atatürk’ü şükran ve minnet duygularımızla bir kez daha anıyoruz, ruhu şad olsun.
(Selman Akı’ya Büyükyoncalı’nın Dününe yolculuk kitabında Atatürk’ün Saray gelişini anlattığı , İbrahim Uzun’a da 24.08.2015 tarihinde Yeni İnan Gazetesinde yazdığı Bahriye Adalı’nın Mustafa Kemal Atatürk’le hatıra yazısında gidişini anlattığı ve yayınlanmasına izin verdikleri için teşekkür ederim.)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder